27 Kasım 2011 Pazar

My way

Notlarımı karıştırırken bir notumu buldum.
Yurt dışı gezilerimden birinde yazmışım. Bir arkadaşım ile gidilen bir gezi...
Onun toplantısı var.  Ben kendimi eğleyeceğim. Otelin nefis bahçesinde kitabı okurken gerçekleşen olayı yazmışım. Salata sipariş etmişim. Paramı öderken bahşiş verme aşamasında arkadaşımın orada bahşiş verilmediğini söylediğini hatırlamışım. Ama benim alışkanlığım dünyanın neresinde olursam olayım bahşiş vermek. Zira bugüne kadar hep yaptıklarımdan değil, yapmadıklarımdan pişmanlık duymuşumdur. Neyse... Bahşişimi vermişim. Kitaba döndüğümde okuduğum ilk cümle ile doğru hareket ettiğimin sinyalini almışım: "LIFE REWARDS WHAT IS DONE, NOT WHAT IS NOT DONE."

Bazen söz bitiyor ve bu eşzamanlılıklar herşeyden çok şey anlatıyor...

Paid my dues...

Have liked... Have liked... Have liked...

N'olur Hedonist Olsam?!

Thinking about "... transforming from 'ascetism' to 'hedonism'... Going from a healthy city to a flawed city..."
Plato- The Republic

26 Kasım 2011 Cumartesi

Önce beni seveyim, sonra başkalarını...

Hakkımda çok şikayet var... (en yakınlarımdan hem de!)
Dış çemberlere hava hoş, çünkü eğlencem hoş!
Eski Burcu değilmişim..
Beğenmeyen takılmasın, oğluna almasın!

İpsiz hayat oh ne rahat :)
Hayat o kadar güzel ki popülaritem düştü diye üzülecek değilim. Başkalarını sevsinler. Ben de kendimi seveyim- yeni halimle!

25 Kasım 2011 Cuma

İsraf

Tabağına yiyebileceğin kadar yemek, hayatına sevebileceğin kadar insan al. İsrafın lüzumu yok. Tabaktaki fazla yemek karnını, hayatındaki fazla insan da başını ağrıtır.

22 Kasım 2011 Salı

Gereksiz Bir Yazı... But I needed to vent...

Canım. Aşkım. Hayatım. Ciğerim.
Aklınıza daha vıcık, avam kelime geliyor mu?
Geliyorsa hiç durmayın. Turkcell Reklam ve Halkla İlişkiler Departmanı'na ulaşın ve bu kelimelere ekletin. Ekletin ki şehrin billboardlarına yazsınlar!

Dikkat çekmemesi imkansız bu yazıların. Trafikte gözünüze giriyor zira. Dün sabah sporda da şahane bir müzik eşliğinde koşarken birden tökezledim, çünkü kulağımdan giren sesler önce beynime sonra mideme saplandı. Derhal radyo kanalını değiştirmeye çalıştım. Meğer Turkcell'in reklam müziği imiş... Uzun zamandır bu kadar iğrenç bir arabesk dinlememiştim!

Yeni trend bu. Avamı tavla (Bkz. Türkiye demografisi), paraları topla! En ufak bir kalite kaygısı gütmeden, yıllardır var olan imaj, duruş çizgisine bakmadan, nerede çokluk orada para diye düşünen insanlarla sarılı etrafımız. Oylar da böyle toplanıyor, paralar da... Türkiye de bu anlamda cennet! Hedef kitlenin genişliği açısından :)))

Turkcell yıllarca belli bir formatta giderdi. Son dönemde hizmet kalitesindeki düşüş, çalışanlarının yetersizliği, fiyatlarının yüksekliği, paket kakalamaca uğraşısı uzaktan uzağa dikkatimi çekiyordu. Ama artık kesin: Turkcell oldu bana Turkhell!

Nasıl sıkmadan anlatılır bilmem ama bir yerden de başlamalı lafa...

Şöyle ki:

Birkaç ay önce, yaptıkları bir hata nedeni ile bize yüklettikleri faturayı ve yine kendi hataları yüzünden ödettikleri gecikme zammını konu alan bir konuşma yapmıştık. "Kayıtlarında" durur. Özür dilediler, sözlü. "Madem sizin hatanız olduğunu kabul ediyor ve özür diliyorsunuz, e bari gecikme zammını almayın" dediğimde. "Mümkün değil, çünkü bu durum kişisel!" dediler.  Yani dava aç kazanırsın hikayesi. Ben bu filmi daha önce gördüğüm için benden ırak cehenneme direk diyerek konuyu kapatmıştım. Durum "kurumsal" olsa n'olurdu hala bilmiyorum :D

Geçtiğimiz aylarda yaptığım yurt dışı seyahatlerim öncesinde Turkhell paketlerinden çeşitli kombinasyonlar yapıp almıştım. Peşin peşin ödedim ki minimal muhatap olayım istedim... Ama ne mümkün...
Paketleriniz bittiğinde bilgilendirme mesajı gelecek dediler. Ne hoş! Ben buna güvenmeyip, yurtdışlarından Turkcell'i arayıp "paketler"in durumlarını da kontrol ettim. Henüz bitmedi efendim, mesaj yok efendim vs... teyitleri ile konuşmaya, yazışmaya devam ettim.

Faturam geldi. Paket + Kazık şeklinde...

Üşenmedim. Aradım "532"i. Pratikleştirmişler cehenneme girişi. Çok numara çevirmeden sadece 3 rakam ile ulaşıyorsunuz Turkhell'e!
Jet-lag'i avantaja dönüştürüp, uykumun koşarak benden kaçtığı sabah 02:00'i seçtim aramak için. Dakikalarca sinir zıplatıcı Turkcell cıngılını yüzlerce saniye dinletmesinler diye.
37 dakikalık bir görüşme sonunda ben şunu anlatabildim (sanıyorum): " Bana uyarı mesajı gelmedi paketlerin bittiğine dair. Siz de kontrol  ve teyid eder misiniz lütfen?". Kontrol ve teyid edildi ki öyle bir meaj gönderilmemiş. Turkcell diye sevinerek işe başladıkları Turkhell'in "kibarcık" konuşmalı, iş bitiremez tele-gençlerinden bu sefer karşıma tüm samimiyetiyle yardım etmeye çalışan bir istisnası çıktı. Yoksa zaten 37 dakikamı, kazığa ek olarak Turkcell'e vermezdim...
Bir form doldurdu benim adıma, kendi insiyatifi ile. Bir elemanımızın hatalı bilgilendirmesi olmuş gibi duruyor dedi. "Elemana zarar gelmesin, telafisi mümkünse devam edelim" dedim. Daha önce Turkcell'in bu tarz bir geri dönüşüne şahit olmadığımı belirterek... "Elbette telafi edilir, bu şeklide bilgilendirme yapılmamışsa" dedi (Dediğim gibi insiyatifli ve iyi niyetli bir genç; ne işi varsa Turkcell'de!). Ayrıca, bir dipnot ekledi. Bilgilendirme paket süresi dolduğunda gönderilir dedi. Yani ayın birinde aldığınızı bildiğiniz aylık bir paket için, diğer ayın birinde "paket süresi dolmuştur" diye mesaj gönderiyorlarmış. Allah razı olsun! Ne hizmet! Amma ve lakin paketi satarken açıklama bu şekilde yapılmıyor tabii ki. Kendinizi güvende hissediyorsunuz nasıl olsa uyarı gelecek diye, lak lak konuşur ve Turkcell kontörü şakır şakır dönerken... Neyse... Yılmaz ve iyi niyetli Turkcell genci, "72 saat içinde size geri dönülecek" dedi.
Ertesi gün döndüler ( bu laf da ayrı bir yazı konusu ya, neyse...Dönmek... Iyyy.... ) Mesaj şeklinde dönüş... "FATURANIZI İNCELEDİK. ÜCRETLENDİRME DOĞRUDUR." diyorlar... Bir de "GÜVENİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ" demişler. Soru ne, cevap ne!? Talep ne, niyet ne?! Teşekkür niye?! Güven kime!? Allah Aşkına!!! Şizofreni gibi... Ya da Fellini filmi... Ya da bir test. Sinir testi...

Ben cennetin de cehennemin de yeryüzünde yaşandığına inanırım. Günahımı, sevabımı bilmem ama kendimi cehennemde hissettiğim çok an yoktur. "Cehennem" dedirten durumlardan biri, iletişimsizliğin sürgit olduğu durumlardır. Garanti Bankası öyle hissetiriyordu; kendimi oradan söktürdüm. Turkcell de aynı şekilde hissettiriyor şimdi... Elemanlara "Güzel konuş, "kibarcık" ol ama istediğin gibi saçmala, oyala, yeter ki birşey sat, yeter ki sat. Ne satarsan sat! Müşteri kaçırma, tut" eğitimi verirken, sorun odaklı olmalarına özellikle izin verilmediği hissine kapılıyorum. Elektronik iletişimde iddialı olan bir kurumun, kişisel iletişimde bu kadar da başarısız olabilmesi ne paradoks Yarabbim! Hayat paylaşınça güzelmiş! Hıh! Buna paylaşma denmez düdükler; "cepten rızam dışında para almak" denir. Hayat size güzel- şimdilik!

Bu kurumla ilgili adli potansiyelli konularım çok. İlgilenmek ve bu yoldan iyi para kazanmak isteyen varsa bana ulaşsın. Vekalet ve done vereyim. Kazandıklarını onlara bağışlayacağım. Zira benim enerjim ve zamanım yok. Hukuk mücadelesi kotamı doldurdum yıllar önce. Allah düşürmesin bir daha...

Ayıp ayıp diyorum. Başka da birşey demiyorum :))

Turkcell için Billboard önerilerim de şöyle:
- Önce kazıkla, sonra açıkla!
- Yersen...
- Turkcell'den Turkhell'e... İstanbul Film Festivali'nde!
- Konuşsan da konuşmasan da... Hep Faturanda!
- Aptal ederim, fıtık ederim; üzerine faturayı da sana keserim!

Ufff... Daha çıkar bir sürü de... Ne gerek var...
İşte böyle.

20 Kasım 2011 Pazar

17 Kasım 2011 Perşembe

Bir Durumsallık Durumu

Güzeeeel :)))


Bir alıntı...


Ata’yı bu yıl da abuk sabuk tartışmalarla anıyoruz...
Gazeteci Nagehan Alçı’nın CNN’deki dörtlü sohbet programında sarfettiği “Atatürk diktatördü” sözleri mesela... Hayli gürültü kopardı. Alçı’nın yazdığı Akşam gazetesinde bir süre önce Prof. Mete Tuncay, üstelik Atatürk’ü Tayyip Erdoğan’la kıyaslayarak, aynı yorumu yapmıştı... Hocası böyleyse öğrencisine ne diyeceksiniz?
Bir yabancı gazeteci Atatürk’e sormuş:
- Sizin için diktatör diyorlar ne dersiniz?
- Ben diktatör olsaydım siz bu soruyu soramazdınız, demiş Atatürk...
* * *
Liderler yaşadıkları dönemlerin tartısında tartılır.
Bugünün ölçüleriyle dünü tartamazsınız...
Ayrıca bugün ifade özgürlüğünüz sınırlıysa dünü tartışmanızın hiç anlamı yoktur...
Ahmet Hakan bu anlamsızlığı güzel ifade etti bir yazısında... Dedi ki:
“Başbakan’ın, bakanların, milletvekillerinin, etkili bürokratların, polisin, cemaat liderlerinin bile doğru dürüst tartışılamadığı, ülkeye egemen olanlar haklarında iki satır yazıldıktan sonra  ‘inşallah başıma bir bela gelmez’ diye bin bir temennide bulunulduğu bir ülkede Atatürk’ü de tartışmayıverelim...”
* * *
Stalin döneminde bir Sovyet vatandaşı ile bir Amerikalı fikir özgürlüğü konusunu tartışıyorlar. Amerikalı diyor ki:
- Bizde fikir özgürlüğü var. Biz Başkan Truman’ı istediğimiz gibi eleştirebiliriz...
Sovyet vatandaşı diyor ki:
- Bizde de fikir özgürlüğü var. Biz de Truman’ı istediğimiz gibi eleştirebiliriz...
Atatürk’ü eleştirenlerin fikir özgürlüğü de bugün bu kadar...




15 Kasım 2011 Salı

Test

Tanri Van'dakilerin sabrini mi deniyor, yoksa millet olarak bizi mi test ediyor? Cok sarsti ama anlayamadik hala...

Genler / Coğrafya

Jet-lag... Okuyorum... Ve bu bilgi ile daha da uyaniyorum. Steve Jobs'un organik babasi Suriye kokenli bir musluman... Yeni bir arastirma konusu: Genler mi cografya mi insani bozan/yapan? Cevabini bilsem de...

6 Kasım 2011 Pazar

Soguk ama isitiyor icimi her nasilsa?!

Gozumun gordugu, kulagimin duydugu, yuregimin hissettigi...
Cibelle'in sarkisi da cabasi. 

Bayram nedir ki !?

BAYRAM
 
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz
kalınca anlar insan...

Görmenin nasıl bir bayram oldugunu karanlık öğretir;
sevmeninkini yalnızlık...

Sızlamayan her organ, hele de burun diregi bayramdır.

Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni
kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayip "çok sükür bugünü de gördük" diyebilmek...

Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.

Yoğun bakımda sancılı geceyi ya da kangren olmus bir
ilişkiyi bitirmek de öyle...

En acıktığın anda dumanı tüten bir somunun köşesini
bölmek, korktuğunda güvendigine sarılabilmek, dara
düştüğünde dost kapısını çalabilmek bayramdır.

Bir sürpriz paketinden çıkan hediye, tatlı bir şekerlemede
üstüne serilen battaniye, saçlarini müşfik bir sevgiyle
okşayan anne bayramdır.

"Ona güvenmistim, yanılmamışım" sözü bayramdır.
Hiç aldatmamış, aldanmamış olmak bayram...

Yeni eve asılan basma perdeler, alın teriyle kazanılmış
ilk rızkın konduğu çerçeveler, yüklü bir borcun son
taksiti ödenirken sıkılan eller bayramdır.

Evde yalnızlığı noktalayan insan nefesi, akşam kapıda
karşılayan yavuklu busesi, sevdalı bir elin tende gezmesi,
nice adağın ardından çınlayan çocuk sesi bayramdır.
Alnı açık yaşlanmak bayramdır; ulu bir çınar gibi ayakta
ölebilmek bayram..
Bunların kadrini bilirseniz, kıymet bilmeyi öğrenirseniz her gününüz bayram olur.
Meraklanmayın, öyledir diye size deli demezler.
Deseler de böyle delilik, bayram artığı günlerdeki nankör akıllılıktan evladır.
Her gününüz bayram olsun..!

Can Yücel
 
 
 

3 Kasım 2011 Perşembe

Öyle Bir Geçer Zaman ki...

Her geçen gün, İtalya ve İtalyanları daha çok seviyorum.
Nedense...

24 000 Baci

Hayatta öyle halkalar öyle ilginç rastlantılarla bir araya geliyor ve zincir oluyor ki...
Bu şarkı da linklerden biri...

1 Kasım 2011 Salı

Her iki ayaklıyı adam sanma...

Mor minik bir defterim var artik. Aklima gelenleri kacirmadan, ucurmadan kayda gecebileyim diye...

Ben bilmezdim bu defterin bu kadar mazisi oldugunu. Meger tek ihtiyac duyan ben degilmisim boyle defterlere :))) http://tr.wikipedia.org/wiki/Moleskine

Aldigim her notu paylasacak degilim elbette. Sonra belki ;)

Dune ait bir not sectim... Genelleyemem ama ozelleyebilirim (ozellikle... anlaminda)...

TÜRKLERİ NASIL TANIRIZ?

Dis gorunumu nasil olursa olsun, görüntüsü adama benzese de, kütük gibi duruyorsa, centilmenligin "c" sine "Ce!" bile dememişse, kadınlara yol vermenin kendisini küçülttüğünü düşünerek kendini "büyütüyor" ise, küçük dünyaları ben yarattım diyorsa, etrafı takmıyormuş gibi gözüküp, her halinden etrafı scan ettigi ve aranip, bakindigi asikarsa (attention seeking behaviour)... Bilin ki bu "kalın", "büyük kütük" TÜRKTÜR!

Bunu yazdıran kütük de uçakta yolumu tıkayan, kendini klas sanan bir kalas Türk'tür. Utanç verici...

Mutlaka her millette böyle homo sapiens oncesi tipler vardir. Ama yogunluk acisindan bence biz lideriz.

Irkçıyım. Evet. Irkçı...

Uzaktan Sev Beni Yar

Ben seni severim de; düzenim bozulur diye korkuyorum..
Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar,
Sinemaya gitmeye, el ele tutuşmaya falan kalkarız.
İşin yoksa; saç tara, parfüm sık..
Küsmesi, barışması, ayılması bayılması,
...Ona baktın, bunu süzdün tafraları.
Hatta; eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması..

Bu kadar ceremeye ne gerek var?
Uzaktan sev beni yar.

Can Yücel

R.I.P STEVE JOBS

Steve Jobs icin hatim indirmeyi bile dusundum. Apple urunlerinin her biri icin, ama iphone ve ipadim icin verdigim her kurus sonuna kadar helal olsun.

Sadece telefon ve internet olarak degil, arkadas olarak da tasindigi icin. İnsanlarin yalnizlik hissini ortadan kaldirdigi icin, bence cigir acti.

Rehbersiz dolasilabiliyor. Muzik, televizyon, kitap, film ne isterseniz elinizin altina getiriyor.

Boyle bir arkadas zor bulunur...

Steve Jobs degilse kim cennetlik bilemem.