Ben özlediklerimi zor görürüm rüyamda. Ne seslerini ne de görüntülerini tutturamam bir türlü... Ama bazen hiç beklenmedik bir zamanda çıkıverirler karşıma, rüyamda. Ya dokunamam, ya konuşamam, ya da doyamam.
Öyle oldu.
Kayra'nın doğum gününde sabaha karşı gördüm onu rüyamda, ölümünden sonra ilk defa. Üzerinde derviş hırkası gibi bir hırka, yeşilliklerin içinden yürüdü geldi. Bir taşa oturdu. İzledi. Konuşmadı. Gülmedi... O kadar göründü. Yetmedi. Hayatında da yetmedi, rüyasında da...
Yaşadığı dönemde oğullarımın doğum günlerinin gediklisi, onur konuğuydu. Atlamazdı, kaçırmazdı. Kucak dolusu hediyelerle gelirdi. Birinin doğum gününde ötekini unutmazdı. Birini düşünürken, öbürünü bırakmazdı. Onun gönlü böyle genişti, ruhu böyle inceydi işte. Ve işte yine ağlatıyor beni...
Onu o kadar özlüyorum ki. Yokluğunu bu kadar hissettiğim insan azdır benim ömrümde. Yaşasaydı nolurdu sanki? Yokluğu ile bile, var olanlardan yakın olanlardan Asım da...
Sağol Asım, Kayra'nın doğum gününü unutmadığın için.
Yine yazamıyorum ama ben göz yaşlarımdan...
Bu da benim sana hediyem. Bir resim, bir şarkı (sana yakışmasa da). Umarım seversin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
deneme 1-2 deneme 1-2
YanıtlaSilayy okudum içim acıdı. insan özlediklerini hatırladıkça yada onlar bize kendilerini hatırlattıkça mutlu oluyor. o göz yaşları üzüntü değil aslında mutluluk gözyaşları.
Bende çok özlerim o kadar özlerimki babaannemi, frambuaz reçeli yemek cız yapar içimi. ayy gene çok güzel yazmışın..