24 Haziran 2011 Cuma

Ey yürek...

Körlük gözde kalsın,
Sağırlık kulakta,
Dermansızlık dizde kalsın,
Sükûnet dudakta..
Lakin yürek sağırlaşmasın,
Körleşmesin, dermansız kalmasın ki;
Seni görsün,
Seni duysun,
Sana koşsun çatlarcasına..
Yürekte yaşanmazsa,
Göz görüneni neylesin?..
Gönül hissetmezse,
Kulak duymuş neylesin?..
Kalp sevmedikçe,
El dokunmuş neylesin..

Mevlana

23 Haziran 2011 Perşembe

Mi niña Lola- Buika

Pencerden gelen esinti ile kıpırdayan perde, dışı buğulu bardakta çıtırdayan buz, sessizlikte ruhunuza masaj yapan Buika...

13 Haziran 2011 Pazartesi

Seçtik... S.çt.k...



Kelimeler... En güzel oyuncaklar. Ustası Neyzen Tevfik'ten günün anlam ve önemine binaen alınan inciler...
Ruhu şad olsun. Olabilirse...
***
"Türk milleti gariptir, her lafı kaldırmaz. İbne dersin kızar da, .ikersin aldırmaz.'' 

***


"Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden,
Softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü.
Kara bir kinle taassup pusudan çıktı yine,
Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü."



Yasam Zevki

Bir arkadasim dedi ki: "Bankada 1 milyon dolarim olsaydi ben de gezerdim senin gibi".
Dusundum bankada ne kadar param var diye. Gulumsedim.
Bankada o kadar param olsaydi ne yapardim diye sordum kendime.
Cevaplar:
- Her sabah uyanabildigime ve elimdekilere sukrederdim,
- Sevdiklerimle zaman gecirirdim,
- Hobilerimle ugrasirdim,
- Yardimda bulunurdum,
- Seyahat ederdim,
- Spor yapardim.

Fark ettim ki coktan zenginim. Zira hepsini yapiyorum.
Bu listedekileri yapmak icin cok para gerekmiyor ama hayati ve insanlari cok sevmek ve bir de zaman gerekiyor. Zaman hem bunlari gerceklestirmek icin, hem de zenginligin para olmadigini anlamak icin gerekiyor.

Dolayisi ile zenginlik, bankada degil hayatta biriktirilenlerle oluyor. Yasamdan en cok zevk alan, en zengin oluyor :) Ama tersi her zaman dogru olmuyor- olamiyor...

7 Haziran 2011 Salı

Bu Kadar Basit



BASİT YAŞAYACAKSIN

Basit yasayacaksin,BASIT

Mesela susayınca su 
içecek kadar basit...

Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.

Tek düğmesi olacak elindeki cihazin;

tek bir düğme, tek bir cümle gibi...

Sevince lafı dolandırmadan soylediğin

"seni seviyorum" gibi.


Basit bir öpücük yetecek sana...

Basitsıcak bir öpücük;

ve o opücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.

O öpücük için yapacaksın 
hayatının kavgasını,

öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

Kabak çekirdeği verecek sana

rakamların veremediği mutluluğu.

El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak

en değerli kağıdın -hep yanında taşıdığın, atmaya

kıyamadığın.

İki harekette giyiniverecek,

iki harekette soyunuvereceksin.

Kısacık olacak uyanman,

ve yola çıkman arasında geçen süre;

Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve

yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;

bakışların bile anlatabilecek kendini.

Beklentilerin de basit olacak:

Kaf Dağı'nın önünde bekleyecek mutluluklar.

Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;

ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz aşk

romanını.

Pankreasının sağlığına dua edeceksin

kapatırken gözlerini.

Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

Bir kaşarlı tost olacak aradığın

nasıl oturacağını

bilemediğin sofrada,

parmakların en kıymetli çatalın.

Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.

İskender'in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana

kontrplak bir gitarda doğru basılmış bir

"fa diyez"in mutluluğunu.

Makyajı ilk "a" sına kadar bilmen yetecek.

Temizlik kokacak en pahalı parfümün.

"Bilmiyorum" diyebileceksin bilmediğinde ve

Çok normal olacak "onu da" bilemeyişin.

Tek dereden su getirmen yetecek,

bir "istemiyorum" diyebilmeye,

Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.

Saatin, sadece saati gosterecek,

Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,

Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hızlı "sayan".

Basit yaşayacaksın, basit.

Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

basit...

NAZIM HİKMET'e yakıştırılan YALÇIN ERGİR Şiiridir.



* İşkillenmiştim daha ilk okuduğumda. Nereden bilmiş ki Nazım Hikmet çok "tuşlu" veya  "işlemci" cep telefonlarını, bilgi "sayan"ları vs. diye. Ama birçok kaynakta aynı imza ile görünce itiraz edememiştim. Ama buldum sonunda şairi. 
Sayın Yalçın ERGİR'den önce özür diler, sonrasında da saygılarımı sunarım. 

3 Haziran 2011 Cuma

Kasma Burcu Kasma!

Aslında yazasım yok. Ama yazmadıkça da köreliyorum.

Dalış pek de korktuğum gibi gitmedi. Bir ara ben gider gibi oldum ama son anda geri döndüm. Herhalde havuz çalışmasında tam rezil olamamıştım. Denizde tamamen rezil oldum :D
Birşey fark ettim: Giderayak ilk aklıma gelen "Kahraman Annesi"ni teknede merakla bekleyen Kayra oldu. Herkes bir yana ona rezil olmayı göze alamadım. Allah, bir de Murat korudu diyelim... Gerisin geri aşağı indim ve kaldığım yerden devam ettim. Hayat... Devam ediyor zira.

Son dalış keyifli oldu, dolayısı ile ağzımda iyi bir tat kaldı. Bu işe devam ederim dedim.

Olayın bütünü keyifli. Ritüelleri. Yolculuğu, hazırlanması, muhabbeti, arkadaşlığı... Felsefesi ise ayrı bir konu. Kitap konusu. Ama önce yaşamalıyım. Yazmak haddim değil şu anda.

Kayra su altı lisanı ile konuşuyor döndüğümüzden beri. Kerem de gelmediği halde bizden öğrendi, o da katılıyor sessiz sohbetimize :)) Havaya şimdiden girmeleri güzel.

Hafta sonundaki Scuba deneyiminden kalan: kuralları bilip işi akışına bırakmalı. Ne tek başına kurallar, ne de tek başına akış olmuyor. Uyum esas olan. Bunun için de kasmamak lazım; sakinlik olmazsa olmaz.
Tam benlik :P
Rastgele diyorum...