3 Ocak 2013 Perşembe

TASMA

Sahilde kosuyorum. Yine cennet. Yine muhtesem.
Uzaktan bir kopek ve sahibini arada goruyorum. Yabanci oldugu belli olan bir kadin, tasma ile kopegini dolastiriyor. Buyuk, guzel bir kopek. Kucuk ve simarik olanlarin yaninda cok farkli duruyor. Birden bir gurultu ile etraftakilerin dikkatini cekiyorlar. Hangi manevra ile gerceklesti bilmiyorum, ama tasmayi yerde goruyorum. Kopek birden kosmaya basliyor. Sahibi sesleniyor, ama kopek adeta sicrayarak kosuyor sahibinden guvenli bir uzaklikta. Ne onu birakiyor, ne de tasmayi teslim edecek mesafeye yaklasiyor. Sonunda aliyor tasmasini agzina ve kosmaya basliyor. Bir sure benim kosuma eslik ediyor. Sahibi ozur diler gibi bakiyor. Ama ben kizmak ne kelime kopegin patisini alip tebrik etmek istiyorum. "Ne akilli kopek bu?!" diyorum. Sahibini terk etmiyor. Ama teslim de olmuyor.

Ben cok sey cikardim bu hikayeden. Ozgurluk, teslimiyet, saygi, mesafeler ve durus adina.

Herkes kopek dolastirdi ama ben en cok bunu sevdim. Kendi tasmasini kendi tasidi. Kendi tasmasi agzinda iken ne havladi, ne de isirmaya yeltendi.
Sahibini terk etmedi, ama teslim de olmadi.
Birbirlerini kaybetmediler de, yapismadilar da.
Diger finolar, tasmali tasmali dolastilar, ona buna havlayip simardilar. Sahipleri de kendileri de pek memnun gozuktuler.

Herkes ayni hayatta.
Ama yasiyorlar hayati baska baska.
Guzellik de zaten burda.
Ama gordu mu insan hosuna gideni
Doyamiyor hayatin tadina.

1 yorum: