Bir türlü yazamadım, son yazımdan sonra yaşadıklarımı...
Ne kadar da "havalı" yazmışım: "... herşeyi seçme özgürlüğüne sahibim. Dahası var mı? Bundan büyük zenginlik var mı?" diye. İlahi bir yerlerden cevap hiç gecikmedi. O gecenin sabah ile buluşmasına az bir zaman kala geldi cevap.
Sabah saatler bile 3:15'i göstermeye üşenirken, nereden geldiğini anlamaya fırsat bulamadığım ses ile yatağımdan fırladım. Kalbim kulaklarımdan çıkmasın diye kulaklarımı tuttuğumu hatırlıyorum. O çarpıntı ve refleks ile pencereye yöneldim. Yan apartmanın sokak kapısında bir kadın duvara yaslanmış ayakta durmaya çalışıyor, sonradan kocası olduğunu anladığımız adam da bir kapıya, bir kadına bir sokağa yönelip, durmaksızın küfür ediyor. Bilimum bayram ve tatil kombinasyonları nedeni ile terk edilmiş olan sokağımızda acaba bir tek ben miyim bunları seyreden diye düşünüyorum. Neyse... Adam bir ara kapıyı yumrukluyor. Göremiyorum kapının tamamını ama bir kısmı cam diye hatırlıyorum. Adam vuruyor ama şangırtı olmuyor. Beklentimde yalnız değilmişim demek ki gaipten bir ses ile irkiliyoruz; ben de olayın kahramanı güdük de. "Lan bi daha vursana kapıya öyle?!" diyor bir ses başka bir apartmandan. Gülmemek elde değil. Zira güdük vursa cama bir daha, kırıp camı anlayacak dünyanın kaç bucak olduğunu. Bitecek böylece dalkavukluk şovu. Hem de ilahi bir adaletle. Ancak vurmuyor ve sesin kaynağına okkalı bir küfür gönderiyor. Uzaktan uzağa laf atmalar devam ederken, mahalleyi bir anda kırmızı ve mavi ışıklar sarıyor. Bir an oğlanları kaldırsam da polis şovu görseler diye düşünüyorum. Sonra olayın vehametini hatırlayıp onların uyanmamasına seviniyorum. Polis sayısına bakılırsa Kaddafi bizim yan apartmanda! Sayabildiğim 20 polis var. 5 tane de araba. 2 tanesi Amerikan filmlerindeki gibi sokağı verev kesmiş. Kaddafi kaçmasın diye :P Güdük o arada bütün zillere bastığı için kapıyı birine açtırmış. Kadını, kedi gibi içeri sıvışıverirken görüyorum son anda. Kedi olsa daha akıllı davranır bu tehlikeli hayvanın tuzağına düşüp içeri gitmezdi tahminimce. Neyse... Polisler adamın etrafını sarınca, espritüel komşu az önceki atışmanın intikamını locasından almak istiyor ve "götürün bu herifi burdan" gibi bir yorumla güdüğü tekrar tetikliyor. Bir an "tamam şimdi uçuşa geçecek güdük" diyorum. Polislerin de müdahelesi ile yatışıyor neyse ki. Adamın savunması şöyle oluyor- locamdan herşey mükemmel duyuluyordu zira: "Ne var memur bey o benim karım!". Ve bu savunma ile 20 polisin 10'u adeta komut almış gibi arkalarını dönüyor ve arabalarına binip uzaklaşıyorlar. Kalan 10 tanesi ile muhabbet devam ediyor. Adam karısının sarhoş olduğunu, kendisinin de "bir birası olduğunu" söylüyor. "Genelde bir bira içerim bu akşam o da yok" veya "içtim o da alt tarafı bira" filan mı demek istedi bilemiyorum. Eğer bu gece içmedim demeye getiriyorsa, geri kalanı ya burundan, ya damardan gitmiş olsa gerek ki körkütük değil düdük gibi çığırtkan güdük.
Ben sıkıldım ama adamın akibetini merak ettiğimden bekledim. Eğer polisler bu tantanaya rağmen olayı sadece "karı-koca kavgası" olarak algılayıp adamı bırakacak olsalardı, gelen ekiplerin izini sürüp polisleri şikayet edecektim. Benzer olaylara tanıklığım olmuştu. O zamandan kalma bir hırsım var. Ama neyse ki adamı götürdüler.
Ben böylece seçmediğim insanlarla, seçmediğim bir zaman da, seçmediğim bir şekilde burun buruna geldim. Hani demişim ya seçme özgürlüğüm var, dahası var mı, bundan büyük zenginlik var mı filan diye?! Pek de zengin değilmişim meğer :(
Güldüm kendime şimdi :)
Ez cümle: Büyük lokma ye büyük söz söyleme :) (Bir önceki yazıma ithafen) Seçemiyoruz bir sürü şeyi tabii ki!!!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
sana da komşuna da (kadına) geçmiş olsun da, bu geçmiş zaten,üstüne tatillere gidilmiş bakıyorum!:)))
YanıtlaSilbu arada yine de seçiyoruz gibi