22 Haziran 2010 Salı

Vatan Sağolsun

Olumsuz düşünmek, yazmak istemiyordum. Ama burası deşarj odam. Yazacağım. Sonuçlarını kestiremiyorum. Umarım hiç değilse içimi boşaltmış olurum.

İki oğlum için en büyük hedefim "adam gibi adam" yetiştirebilmek. İlim- irfan bana göre ikincil. Ben çocuklarıma, "Belki vezir olamadınız ama adam oldunuz" demeyi tercih ederim malum hikayenin aksine.

Bu uğurda ailemizin bize mirası bazı değerleri aktarmaya çalışıyorum onlara. İçinde saygı, merhamet, vicdan, hoşgörü, temizlik gibi başlıklar olan... Çok da birşey yapmıyorum aslında. Bunlara ben dikkat etmeye çalışıyorum, dolayısı ile öncelikle kendimi tekrar eğitiyorum.

Amma ve lakin... Artık "doğru mu yapıyorum" diye düşünmeye başlıyorum. Eğer biz Türkiye'de yaşamaya devam edeceksek belki de tamamen uyumsuz ve mutsuz insan tohumları atıyorum diye düşünüyorum. Kendi kendime soruyorum ne görüyorsun etrafta diye. Ne mi görüyorum? Arsız, saygısız, giderek artan boyutta görgüsüz, duyarsız, şark kurnazı, üç kağıtçı bir yığın görüyorum. Çok mu ağır oldu? Bence eksik kaldı ama aklıma ilk gelenleri yazdım. Şu Çılgın Türkler'de anlatılanlar nerde peki? O Türk insanı nerde? Elbette kalıntıları var. Ama malesef kaybeden değerler onlar. Pek demode. Hiç de "uyanık" değiller. "Arsız" hiç değiller. I-ıh... Hiç şansları yok. Kaybetmeye- kaybolmaya mahkumlar.

Ben çocuklarıma "bayanlara kapı tutulur" deyip de önümden Boğaziçi mezunu bir mühendis hanım öküz gibi geçip giderken, kuyrukta beklediğimiz bir yerde şark kurnazı gibi her fırsatta önümüze insanlar atlarken, tek sıra arabalar dizilmiş bir yola girmeyi bekleyeduralım 2. sıradan önümüze atlayıp yol kesen hödüklere bakakalırken sakinliğimle çocuklarıma ne öğretmiş oluyorum Allah aşkına. Yoruldum kötü örnekler üstünden doğruyu öğretmeye çalışmaya. Ben neden enerjimi bu ayıların zararlı etkilerinden korunmaya harcıyorum ki. Çünkü yaptırım yok. Eğitim yok diyecektim. Vazgeçtim. Çünkü eğitim var. Analar çocuklarına sıra kapmacayı, "hazırcevaplık(!)" kisvesi altında "cart" diye "cevap yapıştırmayı", daha büyüyünce "yolunu bulmayı" öğretiyorlar. Arsızlık şırıngalıyorlar. Tüm bunlardan çocuklarına duş almayı da öğretecek zamanları kalmıyor tabii. Dolayısı ile 5 duyunuza birden dolu dolu nüfuz eden bir nesil yetişiyor. Analar hiç ellemeseler- "eğitim"e soyunmasalar hiç değilse hayvan gibi doğal insan olurlar. Artık buna itirazım yok. Siirt'teki sapıklar gibi meselelere hiç girmiyorum zaten. Psikolojim kaldırmıyor.

Üzgünüm. Sayıları giderek artıyor. Yükselen değer onlar. Dahası idareye geçiyorlar. "Şu Çılgın Türkler" de "vatan için" evlatlarını kurban ediyorlar.

Ama dikkatimden kaçmıyor. Eskiden "Vatan sağolsun" diyen şehit yakınları artık "Bu neyin bedelidir" diyorlar. Demeliler de. Demeliyiz de. Bu bir oyun. Savaş bile değil.
Benim çok sevdiklerim bu memleketi terk etmeye başladılar. İçim acıyor. Gözlerim doluyor. Şaka değil bu ayrılıklar. Yolları açık olsun. Diyecek pek lafım yok, ihtiyaç olunca gelin ama demekten başka. Umarım ihtiyaç olacak raddeye gelebiliriz. Umarım yavaş yavaş ısınan suda pişmeden sıçrayacak takadi bulabiliriz.

Benim içim acıyor.

Vatan sağolsun ama ölülerle değil sağlarla... Adam gibi adamlarla.


1 yorum:

  1. Burcum,okurken sesin kulaklarımda yankılandı. Biraz 'cynical', biraz duygusal ,biraz trajik ama özellikle 'adamlar ve kapı eğitimi' kısmı çok komik! Olay gözümde canlandı gene.

    Maneviyatçı ve milliyetçi geçinen ama azıcık bir sıkıntıyla karşılaştığında bunları hiçe sayabileceklerle doldurmuşuz ortalığı.
    Empati,sempati,sallapati...

    YanıtlaSil